Bakan Yıdız'dan Önemli Açıklamalar
Haber
02 Nisan 2014 - Çarşamba 17:12 Bu haber 2583 kez okundu
 
Bakan Yıdız'dan Önemli Açıklamalar
- Haberi
Bakan Yıdız'dan Önemli Açıklamalar

Enerjimagazin-Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, TRT Haber’e gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. işte Bakan Yıldız’ın açıklamalarında öne çıkan satırbaşları: Özellikle dünkü açıklamalarınızda sosyal medyada geniş yer buldu. istanbul’daki kesintilerin trafoya kaçan bir kedi nedeniyle yaşandığını söylediniz, neler söyleyeceksiniz? Şimdi Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı her zaman olduğu gibi AK Parti Hükümetlerimizin şeffaflık politikası çerçevesinde ne varsa onu kamuoyuyla paylaşıyor. Biz yüreğimizi açtık bunu derken de bakın bunu espri olarak söylemiyorum, bu yaşanmış bir hadisedir, vakadır diye söylüyorum bu onlardan bir tanesi. Sosyal medya da bu tarzda yer almasını hiç yadırgamıyorum, son derecede tabi görüyorum hatta belki gerekliymiş o kadar çok rağbet gördü ki yani belki rahatlama aracı olarak da kullanıldı, karikatürler çizildi bunlar çok tabii ve normal. Benle alakalı çizildi, kediyle vesikalık fotoğraflarımız yan yana kondu. Oğlum dahi evde, ‘bu aslında benim için son derece tabi olarak izlediğim bir konudur’ dedi. Bu konunun üç tane cephesi var: siyasi, teknik ve sosyolojik cepheleri. Şimdi sosyal medyada bu capslerde yer almış olmasını dediğim gibi son derece tabi karşılıyorum. Bu kadar gerginlikten sonra, bu kadar 30 Mart atmosferinden sonra demek ki bu tür şeylere ihtiyaç var, yani o açıdan hiçbir şikayetim, sıkıntım yok. Orada kasıtlı olarak bunu yapanlar ve bunu eğlenceli bir hale getirenlerin de ayrı raflara konması lazım geldiğini de söylemem lazım, bu tür şeylere toplumda ihtiyaç var. Teknik açıdan bu bir vakadır. Ben 15 yıl önce bu işin Genel Müdürlüğünü yaptım bizzat içerisinden geliyorum. Kocaeli’nde, Manisa’da bundan 3 yıl önce, 5 yıl önce, 15 yıl önce bu tarz yaşanmış hadiseler çok fazladır. Kaç tane ama bu bir tane değil. Yani çok detaylara girmek istemiyorum 2007 yılında Manisa’da yaşanan bir hadise var, Kocaeli’nde yaşanan bir hadise var, Kayseri’de yaşanan bir hadise var çok fazla bununla alakalı detay var. Ama bakın 30 Mart öncesinde birçok illeri dolaştık herhangi bir sıkıntı yoktu iklimde. Yani kampanyaları o kadar rahat ceketli, gömlekli yaptık. Bakın Artvin’de, Ardahan o komple o çevreden başlayalım Erzurum’da kar fırtınası oldu. Şimdi kaymakama telefon açıyoruz kaldırımın bu tarafındayım karşıdaki evler şu anda görülemiyor fırtınadan dolayı diyor, şimdi böyle bir bahar muamelesi yapamayız. Bunun adı kıştır şimdi o kadar çok sebep açıklıyorum ki rüzgardan dolayı fırtına çıktı saatte 75-80 kilometreye çıktı ve direkler devrildi diyorum. Maraş’taki, Adana komple, Mersin, Adana, Osmaniye, Hatay, Gaziantep, Maraş bunların hepsinde oldu şimdi bu bir vakadır direk yıkılmışsa yıkılmış demektir, tellerde kopmuş demektir. Burada seçime rastlaması o günün seçim yapılması sanıyorum. Tabi seçimden 1 ay öncede bunlar oldu, bu bir işletme. 1 milyon 100 bin kilometrelik bir işletmeden bahsediyoruz. Kasıtlı olan şu: Bunu malum yapının yaptığını da gazetelerden, basın organlarından da bunu izliyoruz Türkiye’nin genelindeymiş gibi bir havaya vermek bu haksızlıktır. Seçim oylarından, pusulalarından herhangi bir kaydedilemeyen veya eksik sayılan herhangi bir oy pusulası ve sandık yoktur elektrikten dolayi. Sonuclara Kesinlikle yansımadı şimdi ben olsa diyeceğim ki, falan ilde gerçekten elektrikten dolayı bu sıkıntı çıktı ben bunu söyleyebilecek birisiyim, bütün kamuoyuyla bunları şeffaf paylaşabilecek birisiyim. sorum şu: Ne için istanbul’dan kalkan uçak Maraş’a inemediğinde tekrar deneme yapıp Adana’ya inemediğinde deneme yapıp Antep’e inemediğinde sonunda Elazığ’a indiğinde bu normaldir de, elektrik direği yıkıldığında bu anormaldir benim sorum bu niçin? Bu açık bir işletme atmosfere açık işletmeler. Geçen ay Arjantin’de, Amerika Birleşik Devletleri’nde, Rusya’da, Brezilya’da, ingiltere’de bütün Avrupa ülkelerinde yaşanan bir hadisedir. Bu 1 ay sonra tekrar edebilir, 6 ay sonra bir daha olabilir bu bir işletme, tekraren söylüyorum. O yüzden teknik açıdan enerji sektörünü bilenler, elektrik dağıtımını bilenler bunu görürler. 20 yaşında direk vardır, 30 yaşında direk vardır bir yandan yatırıma giren değiştirilenler vardır, bir yandan değiştirmeyi bekleyenler vardır şimdi 16 milyon adet direkten bahsediyoruz. Benim her şeyi hoş karşılarım, normal karşılarım ama elektrik direğinin arkasına saklanıp da seçim sonuçlarını makul hale getirmeye çalışan bir muhalefeti makul karşılamam, doğru karşılamam çünkü doğru bir hadise değil bu. Türkiye’deki elektrik arızalarından bize gelen 4-5 ayrı şikayet noktasında gelenler 10 binde 1’dir yaptığımız işletme büyük bir işletmedir, resmin büyüğüne bakmak lazım. Resmin büyüğünde Türkiye her zaman olduğu gibi enerjiye sahiptir çünkü biz bunu tüketim değerlerinden anlıyoruz, yani siz kullanmadınız, ben kullanmadım bunu kim kullandı? Seçimde lokal bir hadisenin büyütülme işidir. Siyaseten yanlış bir savunma yapmıştır muhalefet bakın 7 tane il bundan etkilendi diyelim ki birisi 17 dakika, birisi 45 dakika. Mersin, Adana, Osmaniye, Hatay ve Gaziantep, dördünü muhalefet almıştır. yani itiraz şu mudur: Yani elektrik kesildi biz itiraz ediyoruz biz kazandık ama itiraz ediyoruz mudur? Tunceli’nde Ovacık’ta ilk defa bir komünist partisi kazandı orada Belediye Başkanlığını orada elektrik kesilmiş. Şimdi ben tekraren söylüyorum aşırı sıcaklarda, aşırı soğuklarda, artı 50 dereceyi, eksi 40 dereceyi gören bir ülkedir Türkiye’nin belli yerleri. 70-80 derecelik ısı farklarına açık bir teknik donanımdan bahsediyoruz. Ben bütün bunların hepsini anlatmış olmama rağmen kedinin ilgi çekeceğini bildiğim halde sırf şeffaflık adına bakın şu şu sebepler vardır, bir de bu sebep vardır. Nitekim yani istanbul’dakinde de bu oldu şimdi ben şunu diyemem: istanbul’daki trafo merkezinde kedi girmemiştir, Kediden dolayı kısa devre akımları oluşmamıştır ben bunu diyemem çünkü böyle olmuştur şeffaf neyse o. Bunun sosyal medyada yer almasına da ben de keyifle izledim yani bunun bakın espri yapmıyorum şu anda ciddi bir şeyden bahsediyorum diyerek konuşmama başladım. Ben bunların ne anlama gelebileceğini, algısının ne olabileceğini gerçeğinin ne olduğunu, algı yönetiminin bunların hepsini biz az çok okuyan, bilen insanlarız. Hiçbir şekilde bu konuda alınganlık göstermem ama elektrik sirketlerinde 8 bin kişi, bütün bu kritik noktalarda tam 48 saat 2 saat uyuyarak, 46 saat net çalışarak bu süreci yönettiler. Yarın diyelim ki, Cuma günü de kar yağsa benzer şeyler olabilir. 30 Mart seçimine denk gelmiş olması bunun bir kasta mahsusen olmadığını açıklıkla söylemem lazım. Siyasi partilerin özellikle muhalefette bu kadar sıradan diyeyim bir gerekçenin arkasına sığınmış olmaları gerçekten demokrasi esasından çok kendilerinde hata aramaları gereken, kendilerinde mutlaka bu kusur nerede işlendi demeleri gereken bir konudur. Bu kusur elektrik değildir, muhalefet partilerine bunu söylüyorum. Türkiye sert bir propaganda sürecinin ardından bu seçimlere girdi ve 30 Mart yerel seçimlerin sonuçları ortada sizce seçmen bu sandıkta nasıl bir ders mesaj verdi. Iktidar olarak nasıl bir mesaj alındı, muhalefet partilerine düşen mesaj neydi bu konuda sizin yorumlarınızı da alabilir miyiz? Tabi önemli bir analiz bu birçok yerde yapılıyor, biz de bunun bir kısmını belki burada paylaşabiliriz. Aslında genel seçim havasına dökülen ve şimdiye kadar siyaset tarihinde hep iktidarda koalisyonların oluştuğu, ama bu sefer muhalefette koalisyonların oluştuğu bir yer oldu. AK Part ve hemen hemen her ilde malum yapıyla beraber sinerji oluşturmaya çalışan bir partiler grubu göruldu. Hiçbir yerde hemen hemen tek partiyle biz mücadele etmedik yani o iktidarı, oradaki yerel seçim belediye başkanlığına ortak olmak isteyen yalnızca tek parti değildi. Biz hepsini bu kazanılan mücadele, yüzde 45’lik alınan oy bütün partilere karşı alınmış ve bütün partilerin birleşerek sinerji oluşturmaya çalıştığı bir yapıya karşı alınmış oydur, o açıdan çok daha değerlidir. Yalın bir yüzde 45 değildir, etki alanı çok fazladır. Şimdiye kadar malum yapının işte o zaman Cemaat diye isimlendirdiğimiz ve kendilerinin de sahip çıktığı için söylüyorum 17 Aralıklarda, 25 Aralıklarda farklı bir kisveyle gelen bu darbe girişiminin cevabını halkımız vermiştir. Yüksek bir katılım oranıyla bakın demokrasiye inandığını söyleyen Fransa’daki katılım bunun 3’te 2’sine denk gelmektedir Türkiye’dekinin. Yaklaşık yüzde 90’lık bir katılım, başta Sayın Başbakanımız olmak üzere seçim meydanlarında gördüğümüz tepki tamamen biz bize Başbakanı vermeyiz, Türkiye’nin siyasi istikrarına sağlayan AK Parti’yi vermeyiz oldu. Şimdi bunu şöyle önemli görüyorum: malum yapıdan kişiler yönetmeye çalışan bir azınlığın bilmeyen çoğunluğa tahakkümü tarzında bir yapıya girmek istediler. Bunu biraz açmak isterim önemli olduğuna inanıyorum. Sandıkta herkes eşittir değil mi? Sizin oyunuz, benim oyum. Ben Bakanım diye benim oyum iki sayılmıyor. Bu arkadaşlar sandıktan şöyle korktular: Biz bu işi çok biliriz, çok bilen azınlığınız nasıl az bilen çoğunlukla bizim oylarımız eşit olur? Bu vatandaşımızın, halkımızın kendisini göstermesi, kendisini hissettirmesi ve gerçekten iradesine sahip çıkmasıyla alakalı önemli bir seçimdi diye düşünüyorum. Buradan çok alınacak ders var ama biz 30 Mart’tan sonra mutfağa girdik, kendimizle alakalı yorumları tabi ki yapıyoruz. Şunu eksik yaptık, bunu aslında şöyle yapsak daha doğru olurdu dediğimiz konular var, ama muhalefetin belki mutfağa daha çok girmesi gerekir diye düşünüyorum. AK Parti’nin seçimden zaferle çıkmasının ardından Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tekrar geleneksel balkon konuşmasını yaptı ve burada hem paralel olarak nitelendirdiği yapıya değindi, montaj ses kayıtlarına deyindi ve nereye sızmışlarla artık ayıklama zamanı geldi. Aslında bir anlamda seçim sürecindeki o sert üslubunu koruduğu yorumları yapıldı. Siz ne düşünüyorsunuz bu konuşmayla ilgili yeterince sert miydi ya da olması gerektiği gibi miydi? Şimdi Sayın Başbakanımız hiçbir şey olmamış gibi davranamazdı. Yani nasıl 16 Aralık’a kadar çok iyi bir insandı Başbakanımız, 17 Aralık’tan sonra nasıl çok kötü oldu bunu özellikle empoze etmek istediler. 30 Mart’a kadar çok kötü olan bir yapının da 31 Mart’ta çok iyi olması beklenmez. Zaten bu şu anda devam ediyor bu süreç bu süreç kesintiye uğramış değil. Yalnızca seçime dönük olan stratejiler değişecek bundan sonra 30 Mart seçimleri değil, yine AK Parti’nin siyasi istikranın Türkiye’de hissedilip, hissedilmeyeceğiyle alakalı süreçtir biz buna sahip çıkacağız. Biz şimdi yeni bir şeye daha sahip çıkıyoruz, 30 Mart’ta bize emanet edilen oylar ve tercih edilen yüzde 45’lik yapı yüzde 100’ne hizmet etmeyle alakalı bize önümüzü açmıştır. Sayın Başbakanımız bunu söyledi, ama çok daha baskın ve ön planda olan cümlelerini ön plana çıkarttılar ben her ikisinin de doğru olduğu kanaatindeyim, yani hem o cümleler, hem de yüzde 45 aldığımız oyla beraber yüzde 100’ne hitap etme. Her iki doğru cümleyle biz inşallah başaracağız ve yapacağız ben 30 Mart sonrasında da bizle alakalı malum yapıyı da kast ederek söylüyorum Kılıçdaroğlu’da böyle söyledi. Dedi asıl bizim mücadelemiz şimdi başlıyor dedi, 30 Mart’tan sonra biz daha bu işi bırakmadık dedi. Bırakmadığınız nedir? Seçimse seçim geride kaldı, demek ki bırakmadığınız başka bir şey. O yüzden Sayın Başbakanımız bunları anlamıyormuş gibi, bunları bilmiyormuş gibi davranmaz, bunları anlıyor ve biliyor gibi de konuşur o yüzden de o balkon konuşmasındaki metni ben böyle özetliyorum. Bazı illerde bu seçim yarışı çok kıyasıya yaşandı, o illerden biri de Ankara, özellikle AK Parti’nin adayı Melih Gökçek’le, CHP adayı Mansur Yavaş arasında bir rekabet vardı. Şu anda da bu seçim sonuçlarıyla ilgili ilçe seçim kurullarına itiraz yapıldı özellikle CHP tarafından. Ve bununla birlikte zaman zaman sokaklar hareketleniyor, YSK önünde protestolar var bununla ilgili siz bir itidal çağrısı yapacak mısınız? Tabi ki, bu bir sandık sonuçları her zaman söyledik bunu 10 gün öncede, 20 gün öncede, 1 ay öncede söyledik sandıktan çıkan sonuçlara hep beraber öpüp başımızın üstüne koyalım dedim. Bu yalnızca AK Parti’nin borcu değil ki bu cümleyi söylemek diğer siyasi partilerinde benzer şeyleri söylemesi lazım yani saygı göstermesi lazım. Ankara’da Mansur Yavaş kazansaydı biz bunu kabul etmeyecek miydik? Ama Sayın Melih Gökçek kazanıyorsa onu da kabul etmemiz lazım. Böyle bir protestoların ve sokağa dökme çalışmalarının yalnızca sandıkla değil, bundan sonra 30 Mart sonrası stratejileriyle alakalı olduğunu düşünüyorum. Herhangi bir gerekçeyle hava bugün çok nemli ondan dolayı da diyebilecekleri bir ortama hazırlıklı olmamız lazım. Yani YSK Başkanı açıklıyor, itidal çağrısın da bulunuyor herkes diyor rahat olsun diyor. Biz rahatız, niçin bu panik, niçin bu telaş? Şimdi izmir’de kaybetti AK Parti değil mi? Tebrik ediyoruz CHP kazandı. Yani oturup ağlayacak mıyız orada? Yok hayır. Buna da bir seçmenin bir tercihi olarak göreceğiz ki, gerçekten öyle. Genel seçimlerde Türkiye’de yüzde 50 AK Parti demiştir, ama diğer yüzde 50’de AK Parti dememiştir, yani biz bu gerçeği kabul eden bir partiyiz. Ama buradaki başarıların küçümsenmesi AK Parti hiç tartışmasızca bir zafer kazanmıştır. Bunun şu veya bu şekliyle gölgelenmeye çalışılması, küçümsenmesi tahfif edilmesini kesinlikle kabul etmeyiz, bu kendilerine geri dönen bir cümle olur. Ben sokakta özellikle gösteri yapmaya çalışanlara özellikle söylüyorum telaş yapmayın, panik yapmayın, sonuç neyse o kabul edilecektir. Doğru olan kimse birbirinin hakkını yemesin, yediğiniz vatandaşı hakkı olur. Vatandaşın oyuna, halkımızın oyuna herkes saygı göstersin. Kazandığımız yerde kazanıyor, kazanamadığımız yerde kazanamıyoruz diyeceksiniz diyorum muhalefete, ya bunu kabullenin işte hep beraber sonuçları gördük. O yüzden AK Parti’nin başarısını şu veya bu şekliyle gölgelemeye çalışmanın yalnızca demokrasiye saygısızlık değil, aynı zamanda vatandaşımıza da saygısızlık olduğunu söylemem lazım. Sıcak bir yaza giriyoruz önümüzde Cumhurbaşkanlığı seçimleri var. Bu anlamda 30 Mart yerel seçimleri aslında bir anlamda prova niteliği de taşıyordu. Sizce bu sonuçlarla özellikle AK Parti’nin zaferiyle de sonuçlanmışken, Köşk yolunda atılacak bazı adımları değiştirir mi, ya da nasıl etkiler, bununla ilgili değerlendirmenizi alabilir miyiz? Tabi ki bu çok ciddi bir veridir bu, yani 30 Mart’taki alınan sonuçlar aslında kurumsal bir yapıdan daha ziyade, Sayın Başbakanımızın birçok şeyi kabul edebiliyor vatandaş. Halkımızla biz çok fazla konuştuk, çok iç içe olduk. Diyelim ki, Taner’le alakalı bir ithamı vatandaşımız kabul edebiliyor, ama Başbakanımızla alakalı bir ithamı kabul etmedi ve bu seçim ona sahiplenme duygusuyla beraber de gelişti. 30 Mart seçimlerinin Cumhurbaşkanlığı için seçim için tabi ki önemli bir veri olduğunu söylememiz lazım, ama bundan daha önemli olan bir konu var. Bunlardan daha bağımsız 2 kişi var Sayın Cumhurbaşkanımıza, Sayın Başbakanımız ben tanıdığım, gördüğüm kadarıyla oturup bunu bütün bu veriler de dahil olmak üzere oturup beraberce masanın üstüne koyup buna beraberce karar verebilecek durumdalar. Hani Sayın Başbakanımız yukarı çıkar hani deniyor, Cumhurbaşkanımız aşağı iner. Bütün bu şeyler konfigürasyonlar özellikle ikisinin konuşmasıyla belirlenebilecek yapılardır, çünkü birbirinden samimi ama birbirine bu kadar samimi iki kişiden bahsediyoruz bu seçim sonucunu da yine beraberce değerlendirirler. Ben her türlü konfigürasyonda, her türlü senaryoda AK Parti’nin Türkiye’nin siyasi istikrarını konacak katkı, Cumhurbaşkanlığı’yla beraber de Türkiye’nin geleceğine olan katkı olarak görüyorum en önemli konu da budur. Bütün bu gelişmelerden sonra 2015 yılı genel seçimlerinin Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle birleştirilmesi ihtimali de konuşuluyor, yani bu yaz Ağustos ayında seçmenin önüne iki sandık gelebilir mi? Böyle bir konu gündemimiz de yok, yani AK Parti olarak, Hükümetimiz olarak böyle bir konu gündemimizde yok. Normalde seçimler zamanında yapılır diye başından beri söylüyoruz. Yani 17 Aralık’tan sonra Türkiye sıra dışı bir Hükümet izliyor, çünkü sıra dışı bir muhalefet var, sıra dışı da bir yapı var. Yani biz buna her şey çok normalmiş gibi davranamayız, bunun ekonomik yansımaları, siyasi yansımaları oldu özellikle kendi sektörümüzde biz bunu gördük. Ben Türkiye siyasi istikrarının AK Parti siyasetiyle artık tamamen eş anlamlı hale geldiğini gördüm. Parti ismini vermeyeyim muhalefet partilerinden inanın ben AK Partili değilim, A partisindenim ama bu seçimde ben size yine oy verdim diyenler oldu. Çünkü Türkiye’yi iyi yönetmenin AK Parti’den geçtiğini yalnızca AK Partililer söylemiyorlar. O yüzden ben 2015 seçimlerinin şu anda gündemimizde olmayan şekilde 2014’e alınmasını böyle bir gündemimiz yok diye söylüyorum. Sizce bu 30 Mart yerel seçimlerinden sonra Türkiye’deki iç siyaset nasıl şekillenecek, ekonomik istikrar nasıl şekillenecek, bununla ilgili de kısaca değerlendirmelerinizi alabilir miyiz? Tabi, 30 Mart mesajını vermiştir, vatandaşımız Türkiye’deki siyasi istikrarın yalnızca Ankara’da merkezde değil, aynı zamanda yerel yönetimlerde de mutlaka yer almasını istemiştir, bu çok açık ve net bir mesajdır. Muhalefetin kendisini toparlaması şimdi eğer seçmeniniz sizi tercih etmiyorsa seçmenle alakalı da bir çalışma yapmanız lazım, partinizle de alakalı bir çalışma yapmanız lazım. Biz bunu yapıyoruz, Sayın Başbakanımız hiçbir zaman aldığı oyu yeterli görmez, yapı olarak böyle bir yapısı var. Diğer partilerin de böyle davranması lazım geldiği kanaatindeyim ki kuvvetli, güçlü bir muhalefeti aynı zamanda iktidar da şekillendireceği, iktidarı da güçlendireceğine inanıyorum. Güçlü bir muhalefet, güçlü bir iktidarla doğulur. Bütün bunların çerçevesindeki geldiğimiz ekonomik durum artık bundan sonra daha hızlı toparlanmak durumundadır. Dövizde hatırlarsanız yine sizinle yaptığımız bir programda, niçin yükseldi dedik döviz? Siyasi gerekçelerle. O zaman düşmesi de yine aynı benzer gerekçelerle yani siyasi gerekçelerle olmak zorundadır demiştik. Ne oldu da iki günde 2.22’den, 2.15’e düştü? Yani tamamen siyasi istikrarı kokladığı, onu gözlemlediği için. iki gün öncesinde sandıklar açılmadan önce borsa satın aldı mesela AK Parti’nin istikrarını satın aldı.- Anketler tabi her birisi. Şimdi şunu söylemek lazım: Özellikle enerji sektörü gibi yatırımcı sektörlerde ulaşım gibi, özel sektörün sermayesiyle beraber büyüyen sektörlerde istikrar çok önemli. Ben bundan sonra işimize, gücümüze daha da yoğunlaşacağımız kanaatindeyiz. Bizim enerji politika ve stratejileriyle alakalı bütün uygulama alanlarımız takvimimize uygulayacağımız kanaatindeyim. inşallah ekonomi özel sektörün de, kamunun da stabil bir hale gelmesiyle inşallah devam edecektir. Bu haberin tüm hakları www.enerjimagazin.com'a aittir.
Aktif Link verilerek veya açık kaynak gösterilerek kullanılabilir.
Kaynak: Editör:
Etiketler: Bakan, Yıdız'dan, Önemli, Açıklamalar,
Yorumlar
Haber Yazılımı